Türkçe'de yazı ve söyleyiş farkı üzerinde biraz konuşacağız. Özellikle basit Türkçe'de kullandığımız eylemlerden yola çıkarak anlatmaya çalışacağım. Yazı dilinde yazdığımız gibi yazdım buraya fark ettiğiniz üzere. Yazı dilinde şöyle: geleceğim, gelmeyeceğim, ağlamayacağım, söylemeyeceğim, düşüneceğimi, ağlayacağımı, değişteremeyeceğim gibi. Ama hiçbir dilde yazıyla söyleyiş aynı değil. Türkçe'de de değil. Yani bunu biraz daha söyleyiş dilinde kullanmamız gerekiyor. Konuşmada önemli bir unsur yazıyla söyleyişi ayırdedebilimek. Yani biz gramatik dilbilgisi olarak bileceğiz sözcüğün nasıl doğru yazmamız gerektiğini. Hatta burada yazım kılavuzuyla bir takım çalışmalar da yapacağız ileride hem sözcük haznemizi geliştirmek için ama söyleyişte bir fark yaratmamız gerekiyor. Yani normal hayatımızda hiç kimse "geleceğim" diye konuşmuyor veya konuşmaması lazım. Söyleyişi burada böyle yazmam ne kadar doğru bilmiyorum ama şöyle yazmaya çalışayım. "Geliceem" dediğimde aslında söyleyişi gerçekleştirmiş oluyorum. "Geliceem". Eski Türk filmlerinde "geliciim" denirdi. "Geliciim". Biraz daha tabii İstanbul ağızı dediğimiz bir durum var burada. İstanbul ağızında daha nazik söylenirdi. Geliciim, çalışıçiim, yapıciim gibi. Şimdi biz tabii "geliciim" demiyoruz ama "geleceem" dememizde fayda var. Söyleyiş, normal yaşantımızdaki söyleyişe daha yakın farkındaysanız. Yani "geleceğim" demekten daha kolay "geliceem" demek. Her ne kadar "gelicem" diyorsak da, kimileri "gelcem" diyorsa da, doğrusunun "geliceem" olduğunu bilmemiz gerekiyor. "Gelmiyceem" yine burada. Gel-miy-ceem ki buradaki "i" fark ettiyseniz biraz düşüyor. "Gelmiycem" diyor. "Ağlamiycaam" Aa-la- mıyacaam, farkındaysanız ünlünün daralması da var burada. "Ağlamayacağım" demiyorum, oradaki "a"yı da daraltıyorum. "Ağlamıycaam". Hatta şuradaki "ı" da hafif gidiyor. "Ağlamıcaam". "Söylemiicem," söyle- miy-ceem, söylemiyceem hatta böyle "söy" diye basmıyorum, "y"ye de basmıyorum farkındaysanız, oradaki "ö"yü biraz uzatır gibi birazcık i ve y arası söylemiyceem. "Düşünüceemi" düşünü- ceemi, düşünü-ceemi, söyleyiş gibi yazmak çok zor tabii, düşünceemi veya düşüniciimi daha güzel olabilir belki ciimi, biraz da İstanbul ağızına gönderme yapalım. Ağliycaamı, bakın yine farkındaysanız aslında "aalıyı- caamı" burada da daraltıyorum ünlüyü, bakın buradaki a ünlüsünü daraltarak söylüyorum. Aaliycaamı Değiştiremiyceem. Her ne kadar burada yumuşak g'yle söylüyorsam da aslında Türkçe'de yumuşak g'yi söylemek mümkün değil. Şurada başka örneklerle göstereyim müsaadenizle. Türkçe'de yumuşak g bir harftir. Yani bir geçiş harfi. Bir ses değildir asla. Asla bir ses değildir. Yani yumuşak g'yi söylememiz mümkün değil. Sesletmemiz mümkün değil. Onun için de örnek verelim. Mesela ağır dediğimzde, ağır diye yazdığımızda asla ve asla aar, ağır diye söylememiz gerekiyor, söylemememiz gerekiyor. Aar olarak, yani iki a'yla söylememiz gerekiyor veya bağır, çağır, sağır, bağımlı, bağımsız. Mesela aır, baır, çaır, saır, baımlı, baımsız daa, Ağrı Daa. Aırı Daı Aırı Daı. Yani Ağrı Dağı demiyoruz. Asla yumuşak g'yi söylemeye çalışmıyoruz ki o söylediğimiz o yumuşak g değil zaten. Yumuşak g farkındaysanız bakın, a'dan sonra geldiğinde uzuyor, yani a'yı uzatıyor ama e'den sonra veya iki e'nin arasına geldiğinde. Mesela şöyle yapalım: O zaman ne oluyor? Bakın "değmez" olmuyor. O zaman şöyle bir şey oluyor: "deimez" oluyor. Yani i ile y arası hafif bir y'leşme "deimez" veya eğer dediğimde hafif bir y'leşme söz konusu. Tam bir y değil. Eyer. Vurgu bu arada nerede? E'de. Atın üstündeki eyer değil. Orada ikinci heceye vurgu yapıyoruz. Attaki eyer buradaki "eyer". İlk heceye bunu yapıyoruz.